Roma Hukuku günümüzde
kıta Avrupa’sında yürürlükte olan birçok özel hukuk sistemine ve bunların ana
kurallarının büyük bir kısmına kaynak olmuştur[1].
Dolayısıyla ülkemizin de hukuk sisteminin temelleri Roma Hukuku’na dayanır.
Kuruluşumuzda birçok Avrupa ülkesinden uyarladığımız/kopyaladığımız kanunların
dayanak noktaları da yine Roma Hukuku’dur.
Güncel hukukumuzda kişi
kavramı, her insan için kullanılmaktadır. Ancak Roma toplumunda bu kavram
oldukça sınırlı kullanılmaktaydı. Roma’da kişi sayılabilmek üç şarta
bağlanmıştır:
1- Hür olmak
2-
Roma vatandaşı olmak
3-
Baba hâkimiyeti altında bulunmamak
Yukarıdaki şartlar göz
önüne alındığında kölelerin, roma vatandaşı olmayanların ve aile içinde kız,
erkek evlat ya da evli olan kadınların kişiliklerinden söz edilmemektedir.

Kadınlar baba
egemenliği altında oldukları süreçte erkek evlatlardan herhangi bir farkları
bulunmamaktadır. Aile reisi öldükten sonra yani baba egemenliği sona erdiğinde
erkek evlatlar aile reisi unvanı almalarına rağmen kadınlar sınırlı bir kişilik
kazanırlar ve aile reisi olamazlar.
Kadının baba egemenliğinden
çıkmasının bir başka şekli ise evliliktir. Bu durumda kendi babasının
egemenliğinden çıkarken bir başka babanın egemenliğine girdiği kabul edilir.
Evlilikte bu duruma manus denmektedir.
Bu durumda kadın, kendi dininden vazgeçip yeni aile reisinin dinine girmek
zorundadır; Kadının malvarlığı ve şahsı ile beraber tamamı kocasına ait olur.
Manus altındaki kadının ayrıca bir malvarlığına sahip olması mümkün değildir.
Roma’da aile reisi, evlatlarını satabilmekteydi, ancak kadınını satamazdı. Yine
dolaylı aktarımlara göre, aile reisinin yetkileri arasında, kız ya da
erkek, doğan çocuk üzerinde yaşam ve ölüm hakkı vardı, yani hukuken
hiçbir ceza almaksızın, bir baba çocuğunu sokağa bırakabilir, satabilir,
hapsedebilir, rehin verebilir, hatta öldürebilirdi. Yine bu durumun oluşturmaya
başladığı sorunlar Cumhuriyet devrinde aza indirilmek istenmiştir. Eski
çağlarda yaygın bir inanış olan, ilk doğan kız çocuğunun öldürülmesi inanışının
Roma’da sıkça rastlandığı araştırmacılar tarafından ileri sürülmektedir[5]. Bunun
tersini söyleyen diğer araştırmacılar ilk doğan çocuğun eğitildiği, diğerlerin
öldürüldüğüne rastlandığını da söylüyorlar.
Roma’da kadın evlilik
yaparken dos adı verilen bir
malvarlığını kocaya vermek durumundaydı. Bu durumu hukuk tarihçileri, kadının aile
birliğinin giderlerinden sorumlu olmaması nedeniyle hukukçuların böyle bir
kurum oluşturduğu, şeklinde açıklamaktadırlar[6].
Bunu bizim bildiğimiz bir kavram olan mehire benzetebilirsiniz. Ancak dos hem
kadın tarafından verilmesiyle hem de mehir ile hukuki amacının tamamen
ayrışmasıyla, oldukça farklı bir kurumdur.
Roma Hukuku’na göre,
kocasının egemenliği altına giren kadın hak ve fiil ehliyetini kaybederdi. Aile
içinde ise, kocadan sonra ailedeki en önemli şahsiyet anne idi. Kadın kocasının
yüklerini, daha genel bir ifadeyle, hayatını paylaşırdı. Kadın (anne) kocası
ile beraber, hemen hemen aynı yetkilere sahip olarak, evin yönetimine
katılırdı. Ev işlerinin yöneticisi kadındı. Ev halkının beslenmesi için gerekli
olanları belirlemek, köleleri denetlemek, malları kaydetmek, sürgüleri kontrol
etmek, yün işleriyle uğraşmak kadının ev içerisinde üstlendiği yükümlülüklerden
bazılarına örnek olarak verilebilir[7].
Boşanmada ise manuslu evlilikte erkek, hiçbir sebep göstermeksizin
boşanabilirdi. Kadının böyle bir hakkı bulunmamaktadır. Kadının sadece kendi
vasileri boşanmasını isteyebilirdi. Manussuz evlilikte, erkek kadını zina
sebebi ile kadın ise erkeği iktidarsızlığı nedeni ile boşayabilmekteydi.
Buraya kadar çok kısa
ve genel ifadeler ile Roma Hukuku’nda kadının yerini, evlilikteki durumunu
inceledik. Daha ayrıntılı bilgi için dipnotlarda geçen kaynaklara
başvurulabilir. Geri kalan kısımda toplumsal alanda kadın ve kadın haklarını
kısaca irdeleyelim:
Roma’da kadınların
kanun koyucu veya yazar olmaları mümkün değildi. Az sayıda kadın filozof
dışında da yazım ve yasama faaliyetlerinde bulunabilen olmamıştır. Kanun önünde
vatandaş olabilmelerine rağmen erkekler ile eşit haklara sahip olmadıkları
görülmektedir.
Kadın haklarındaki
sınırlılık kadının daha doğumundan itibaren başlamaktaydı. İstenmeyen çocuklar
için, süt sütunu adı verilen yerler bulunmakta ve bu çocuklar oralara terk
edilebilmekteydi. Terk edilen çocukların büyük çoğunluğunu kız çocukları
oluşturmaktadır.
Roma’nın soylu üst
sınıfındaki kadınların sınırlı bir şekilde erkeklere tanınan bazı haklardan
yararlandığı görülmüştür. Gerek eğitimleri, gerekse yaşam tarzları olarak soylu
sınıf daha özgür hareket etmekteydi. Ancak diğer kadınların böyle imkânlardan
yararlanmaları mümkün değildi[8].
Roma Hukuku kadını bir sınıf olarak görmese de,
kamusal alanda kanunların ortaya koyduğu durumdan dolayı fiili bir kadın
sınıfı statüsü oluştuğu açıktır.
Kadınların
cezalandırılması ve gerekçeleri de oldukça ağırdır. Klasik dönemde kadınlar
içki içtiği ve zina yaptıkları için öldürülebilecekleri belirtilmiştir.
Roma’da, şan, şeref,
ahlak ve namus gibi kavramlar oldukça önemli olmasına rağmen bunların sadece
teoride kaldığı görülmüştür. Bu durum bazı edebiyatçıların hicivlerine de
yansımıştır. Filozof Seneca, dönemin kadınlarını anlattığı şiirinde şu ifadeye
yer vermektedir: “Kadınlar,
yılları consul’lerin isimleriyle değil, kocalarının isimleriyle saymaktadır”;
yine şair İuvenalis “skoru gittikçe
yükseliyor, beş kış içinde sekiz kocası oldu. Mezar taşına marifetmiş gibi bunu
da yazdırır” sözleriyle hicvetmiştir.[9]
Şakir EKİNCİ
02.08.2018
[1] ÇELEBİCAN, Özcan Karadeniz: Roma
Hukuku, Turhan Kitabevi, Ankara 2014
[2] Aile babası kavramı, hukukta
Latince Pater Familias olarak ifade edilir.
[3] Aile babası egemenliği, Patria
Potestas olarak ifade edilmektedir. Daha iyi anlaşılması açısından aile reisi
kavramına benzetilmektedir.
[4] Kan hısımlığına, Agnatio ismi
verilir.
[6] Bkz.
ERİŞGİN, Özlem: İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 4 Sayı:2 Yıl
2013, Roma Toplumunda Kadının Konumu
[7] ERİŞGİN,
A.g.e sayfa 7.
[8] ERDEMİR,
Hatice: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi 2016/1 Sayı:63
İstanbul/2016, Roma Vatandaş Hukukunun Konusu Olarak Kadın
[9] A.g.e
ERİŞGİN.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder